ah dedim, çünkü geçti aşkın alfabesinde
beyazlarımı giyip bir ömrü eskitmeye
cin kaçmamışken daha sihirli lâmbalardan
çocuktum suluboya bir masalın başkentinde
dokuz düş kurdum sonra, birinde kuyu
elbet ona düştüm, tanıştım endişeyle
flüt çalan şehirde buldum yolumu
güz öptü yüzümü, kuşandım yağmurluğumu
ğ vitamini çaldım şiirin kilerinden
hüznümü süzdüm suskun, oyasız bir tülbentten
ışığa çıkardım ayıplarımı, serip kuruttum
İstanbul’a sevdalandım, unutuldum, unuttum
jilet gibi kesen zamanı düştüğüm aşk mı?
kalbimi açtım sana ötesi var mı?
-lâle devri kısaymış büyümenin-
maskeleri gördükçe şehirlerin yüzünde
neydim bu baloda ben, çıplak kral mı?
on dokuzum arsızdı ayna tuttu içime
özüm yüzüme değdi, dil isyanda kemiğine
perdeyi çabuk çektin, kapıları kapattın
rolümü sevemedim, uymadım repliğine
sana benzemedim diye bütün bunlar
şarkını başka renk söyledim diye
trenlerini kaybetmiş istasyonum şimdi
uzaklaştım ufkumdan, şaşırdım saatimi
üzgünüm, filmi başa saramam
ve diye takamam seni koluma
yirmi dokuz yaşımdı, ben onu yazacaktım
zehir zıkkım sözlerin düşmeseydi mektuptan
Bir yanıt yazın