Adalet konulu şiirler

Hakim Beğ şiiri Abdurrahim Karakoç Hakim Beğ şiiri

Gene tehir etme üç ay öteye
Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ.
Otuz yıl da babam düştü ardına
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.

Kırk yıl önce; yani babam ölünce
Kadılıklar hâkimliğe dönünce
Mirasçılar tarla, takım bölünce
İrezillik beni buldu hâkim beğ.

Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git
Bini buldu burda yediğim zılgıt
Eğer diyeceksen: bana ne, öl git!
Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ.

Sekiz evlek tarla, bir geverlik su
Yüz yılda höküme bağlanmaz mı bu?
Kazanmasam da hu, kazansam da hu!
Canım ta burnuma geldi hâkim beğ.

Keşife-meşife, damgaya, harca
Kanımız kurudu harca da, harca..
Sayenizde avukatlar yıllarca,
Fakiri yoldu da yoldu hâkim beğ.

Mübaşir itekler, kâtip zavırlar
Değişti bizde de göya devirler
Yüz yıl önce adam yiyen gâvurlar
Tapucuyu aya saldı hâkim beğ.

Kabahat sizde mi, kanunlarda mı?
Şaşırdım billâhi yolu yordamı..
Kızma sözlerime alam kadanı
Sıkıntıdan içim doldu hâkim beğ.

Mülkün temeliydi adalet hani? …
Bizim hak temelde saklı mı yani?
Çıkartıp ta versen kim olur mâni?
Yoksa hırsızlar mı çaldı hâkim beğ? !

Hem davacı pişman, hem de davalı..
Bu yolda tükettik çulu, çuvalı.
Sabret makamından çalma kavalı,
Sürüler ekine daldı hâkim beğ.

Vur Emri

Adalet – Adavet şiiri Abdurrahim Karakoç Adalet – Adavet şiiri

Adaletle adavet yanyana yürümez ki
Adavet çürür amma, adalet çürümez ki
Adavet hırstan doğar, gözü kör, vicdanı kör
Adalet ayaklara ip takıp sürümez ki…

26.05.2008/Vakit

Tamam mı? şiiri Abdurrahim Karakoç Tamam mı? şiiri

Unutma, tez geçer zulmün ezası
Sabretmeyi bileceksin; tamam mı?
Yiğide ar değil bahtın kazası
Hakk’a teslim olacaksın; tamam mı?

Geri dönmek yoktur güneş doğmadan
Rahmet nuru karanlığı boğmadan
Hakikat yolunda boyun eğmeden
Gerekirse öleceksin; tamam mı?

Yenilir mi inanmışın imanı?
Böyle bir gerçeğin olmaz gümanı.
İnşallah başlarsa hesap zamanı
Haklarından geleceksin; tamam mı?

Yolumuz her zaman Allah yoludur
Bu yoldaki ölüm oğul balıdır
Hak, haklının en mukaddes malıdır
Vermezlerse alacaksın; tamam mı?

Çevirmez âhını Allah öksüzün
Pek basittir devrilmesi köksüzün
Her kim olsa haksızlığı haksızın
Suratına çalacaksın; tamam mı?

Uyuşukluk şifa bulmaz illettir
Korkaklık en adi en pis zillettir
Adalet ne güzel ne hoş nimettir
Hep doğruyu bulacaksın; tamam mı?

Yalana hayır de gerçeğe evet…
Mücadele şarttır, kalsan da tek fert
Bir de ötesi var buranın elbet
Nasıl olsa güleceksin; tamam mı?

(Vur Emri)

Karabağ’a Mektup şiiri Abdurrahim Karakoç Karabağ’a Mektup şiiri

Bahtına ağlayan Azeri kızı
Sen Karabağ dersin, ben karayazı
Boşlukta çırpınır Türk’ün avazı
Sanma ki dertlerin azı bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

‘Gel gardaş’ diyorsun gelecek yol yok
Şehitler kabrine koyacak gül yok
Çilesiz saat yok, kavgasız yıl yok
Kurşunlar sizdedir, sızı bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Türkmen’e mi, Kırgız’a mı yanmadım
Tatar’a mı, Çerkez’e mi yanmadım
İmdat diyen bir söze mi yanmadım
Uygur’un,Özbek’in gözü bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Müslüman, Türk olmak suçumuz bizim
Öfkeyle doludur içimiz bizim
Bir günde ağarır saçımız bizim
Yüz iki belanın yüzü bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir

Kendimizden koptu kendi bağrımız
Zulüm girdabında yandı bağrımız
Hedef tahtasına döndü bağrımız
Alevler sizdeyse közü bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Komünizm sağırdı, demokrasi kör
Batıdan beslenir her türlü terör
Haçlı mumyaları uyandı bak gör
Kaç asrın silinmez izi bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Birleşmiş milletler benzedi sirk’e
Sadistler musallat edildi şarka
İsrail Arap’a, Ermeni Türk’e
Kısmet bazı sizde, bazı bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Yeni bir oyun var burada şimdi
Üçüncü piyonda sırada şimdi
Mitterand, Bush, Yeltsin nerede şimdi
Katilin, kalleşin pozu bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Böyle geldi, böyle gitmez bu oyun
Zalimleri iflah etmez bu oyun
Umdukları gibi bitmez bu oyun
Mazlumun ekmeği, tuzu bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Müslüman’ız, Türk’üz haktan yanayız
Adaletle süt emziren anayız
Aşk harcıyla vücut bulmuş binayız
Âti bizde saklı, mâzi bizdedir
Sevginin, şefkatin özü bizdedir.

22.03.1992
(Akıl Karaya Vurdu)

Korku şiiri Abdurrahim Karakoç Korku şiiri

Ben deliden çok kurnazdan korkarım
Cahilden ziyade yobazdan korkarım
Bedenimdeki hastalıklardan değil,
Adalete düşen marazdan korkarım.

Anadolu şiiri Abdurrahim Karakoç Anadolu şiiri

Seni çok sevenler(!) çok örseledi
Oy güzel vatanım, oy Anadolu..
Açların çalıştı, tokların yedi
Oy güzel vatanım, oy Anadolu..

Yanan hep sen oldun, yakılan sensin
Ruhuna çiviler çakılan sensin
Şekilden şekile sokulan sensin
Oy güzel vatanım, oy Anadolu..

Sınırlar çizildi rüyalarına
Yasaklar konuldu dualarına
Hangi sesler hâkim semalarına
Oy güzel vatanım, oy Anadolu..

Ahlat’ın, Afşin’in, Söğüt’ün mahzun
Evladın, âşığın, yiğidin mahzun
Tebessümün mahzun, ağıdın mahzun
Oy güzel vatanım, oy Anadolu..

Metrûk manastırlar ihya olmakta
Hüzün, camilere mahya olmakta
Yadlar başımıza kâhya olmakta
Oy güzel vatanım, oy Anadolu..

Üzerinden hak, adalet silindi
Hayâ zırhı delik delik delindi
Bu zelil duruma nasıl gelindi? ! .
Oy güzel vatanım, oy Anadolu..

Dün şehit kanıyla sulanan sensin
Bugün alkollere belenen sensin
Düşmandan sadaka dilenen sensin
Oy güzel vatanım, oy Anadolu..

Şehit torununa “sen sus” diyorlar
“Vatan sevmek bize mahsus” diyorlar
Her taraf toz-duman, kâbus diyorlar
Oy güzel vatanım, oy Anadolu..

Hariçten gelenler köprüyü tutmuş
Dost karşı kıyıda seni unutmuş
Hınzır yeller yaprakların kurutmuş
Oy güzel vatanım, oy Anadolu..

“Biraz azim, biraz gayret” derim ha
“Delinir karanlık, sabret” derim ha
“Şanlı mazi döner elbet” derim ha
Oy güzel vatanım, oy Anadolu…

(Parmak İzi)

Bir Güzel Ülkü şiiri Abdurrahim Karakoç Bir Güzel Ülkü şiiri

Yüreklerde kök bağlayıp yaşayan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
‘Ezel’den ‘Ebed’e müjde taşıyan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Yesi’deki kutsal aşkın mayası
Malazgirt’te Alparslan’ın rüyası
Söğüt’teki has kilimin boyası
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Yunuslayın ‘Et-kemiğe bürünen’
Selim ruhta Yavuz serdar görünen
Şems misali cümle kirden arınan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Bedenlerde Koç Köroğlu yüreği
Debreştikçe yakın eyler ırağı
İman kalesinin bayrak direği
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Riya duygusuyla dolup taşmamış
İlimden, irfandan uzaklaşmamış
Benlik çamuruna ayak basmamış
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Dedem Korkut töresiyle töreli
Edep, ahlâk, sevgi, saygı sıralı
Kırk yıl önce.. aklım erdi ereli
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Her kapıda bir hesaba girmeyen
İnancından zerre taviz vermeyen
Dost alnına kara leke sürmeyen
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Mazlumun yoldaşı, zalimin hasmı
Kendine put yapmaz heykeli, resmi
Hak’tır, adalettir, rahmettir ismi
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Bu ülkü candadır, sokakta yatmaz
Güneştir.. bir doğdu, bir daha batmaz
Menfaat uğruna kimseyi satmaz
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Şiddeti, kavgası, kanı olmayan
İçinde öfkesi, kini olmayan
Sonsuza uzanan, sonu olmayan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Bedir’den Bizans’a akıp gelen o
Küfür setlerini yıkıp gelen o
İlâhî kaynaktan çıkıp gelen o
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Sinan’da estetik, Itrî’de ahenk
Sebillerde hayat, kubbelerde renk
Mevlânâ’da ilim, Barbaros’ta cenk
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Nizâm-ı Âlem’dir, Hakk’ın sözü bu
Söylediğim cümle.. sözün özü bu
Tek damlada umman eyler bizi bu
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Ülkü demek makam, mevki, taç değil,
Ülkü demek totem, sembol, haç değil
Kul icadı kof ilkeler hiç değil,
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Taze filiz vermiş Edebali’yle
Çiçeklenmiş Hacı Bayram Veli’yle
Ulubatlı Hasan’daki hâliyle
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Şehitlerin kanlarıyla ıslanan
Destan olup Mavera’dan seslenen
Atıf’larla Said’lerle beslenen
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Türk’e ihsan olmuş “Kavm-i Necip”lik
Boş hayâldir bu şerefe rakiplik
Hayatlar gergeftir, ameller iplik
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

Ne yazdımsa inanç, ahlâk, örf ile
Postaladım gönül denen zarf ile
Anlatılmaz yirmi dokuz harf ile,
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

23.7.1992

Çarpık Çağ şiiri Abdurrahim Karakoç Çarpık Çağ şiiri

Doğru mu, yanlış mı karar sizlerin
Biz aklın durduğu çağda yaşadık
‘Ben dinsizim! ‘ diyen beyinsizlerin
Din dersi verdiği çağda yaşadık.

Çabuk pişsin diye zorbanın aşı
Ayıran olmadı kurudan yaşı
Keçinin kaplana her adım başı
Kırk tuzak kurduğu çağda yaşadık.

Baylar çalım sattı, bayanlar etin
Ar duvarı çürük, darbeler çetin.
Modern putçuluğun, şirkin, zilletin
Kemale erdiği çağda yaşadık.

Bazen kör kilitler vuruldu dile
Bazen armağanlar kazandı hile
Homo’nun,komo’nun, deyyusun bile
İtibar gördüğü çağda yaşadık.

Yabancısı olduk ilin, obanın
Müdür ekmeğini çaldı çobanın
Resmi dairede devlet babanın
İpe un serdiği çağda yaşadık.

Önümüz çileydi, arkamız cefa
Bir gün semtimize basmadı sefa
Mürşidin, müridin günde beş defa
Günaha girdiği çağda yaşadık.

Kimi hak adalet gördü düşünde
Kimi devlet kuşu buldu başında
Vatanseverlerin vatan dışında
Hasretlik sürdüğü çağda yaşadık.

Göz yumup izine düştük batı’nın
Tuttuk kuyruğundan haçlı atının
Pamuk yumağının, tüyün, tütünün
Nice baş yardığı çağda yaşadık.

Neler yıkmadık ki son olsun diye
Harcadık günleri gün olsun diye
Asker kaçağının şan olsun diye
Askeri vurduğu çağda yaşadık.

Dilendik, savurduk Doları, Markı
Döndükçe aşındı düzenin çarkı
Şalvarı, kasketi, gömleği, börkü
İhtiras sardığı çağda yaşadık.

Kimi vurgun vurdu döndü köşeyi
Kimi yalamakla doydu şişeyi
Kiminin ateşi, külü, maşayı
Ekmeğe dürdüğü çağda yaşadık.

Kılavuzluk yaptı körü beylerin
Seçimde sağılan sürü, beylerin
Morgtaki ölüden diri beylerin
Hâl-hatır sorduğu çağda yaşadık.

Atladık bir çağdan bir diğerine
Çıktık zirvelere, daldık derine
‘Çağdaş bayanlar’ın cins beylerine
Çuvallar ördüğü çağda yaşadık.

Biri yola çıkmaz dayı bulmadan
Biri balık avlar suyu bulmadan
Birinin haftayı, ay’ı bulmadan
Milyarlar derdiği çağda yaşadık.

Baş örtüsü yasak,Türk olmak günah
Sabır ver, sabır ver ey gadir Allah!
Bulaşık basının her gün, her sabah
İslâm’ı Yerdiği çağda yaşadık.

Zorbaya rüşvettir ‘nurol-çok yaşa’
Mâbutlar, kıbleler değişti hâşâ
İnsanın kâğıda, demire, taşa
Secdeye vardığı çağda yaşadık.

Görün hâlimizi biz insanların
Tutsağı olmuşuz suizanların
Her zaman her yerde müslümanların
Müslüman kırdığı çağda yaşadık.

Aklıma Düşenler şiiri Abdurrahim Karakoç Aklıma Düşenler şiiri

Aklıma Düşenler

Her nerede tarih sesi duyarsam
Özlediğim zaman düşer aklıma…

Doğudan batıya akan kutlu sel
At, kılıç ve kalkan düşer aklıma…

Malazgirt göğsünde açılan kilit
Şüphesiz Alpaslan düşer aklıma.

Ana bildiğimiz şu ana mekân
Burcu burcu vatan düşer aklıma…

Ertuğrul Bey adlı devlet banisi
Ceddim Gazi Osman düşer aklıma…

Semaya ser çeken bir ulu çınar
Fatih Mehmed Sultan düşer aklıma…

Üç kıtaya dalga dalga yayılan
Nihayetsiz umman düşer aklıma…

Aşk ile, vecd ile, adalet ile
İlim düşer, irfan düşer aklıma…

Sonra gövdemizi kemiren kurtlar
İhmal düşer, isyan düşer aklıma…

Jönlerin, bönlerin ihanetleri
Ve küçülen vatan düşer aklıma…

Cezayir bestesi en içli ağıt
Feryad ile figân düşer aklıma.

Dalarım kor gibi hâyâllerime
Evladı Fatihan düşer aklıma…

Kosova’yla Dumlupınar diz dize
Kaybolan şeref/şan düşer aklıma…

Sene ikibin bir, Türkiye muhtaç
Tüm vurguncu ihvan düşer aklıma…

Semirir, eğlenir mutlu azınlık
Milyonlarca kurban düşer aklıma…

Mazimizden karanlıktır halimiz
Kandil, mum ve şamdan düşer aklıma…

Bendeki yarayı avcılar bilmez
Hep yaralı ceylan düşer aklıma…

Şu dünyayı baştan başa sarsacak
Mühürlenmiş ferman düşer aklıma…

Umutsuzluk yaklaşırken yanıma
Gökten yağan derman düşer aklıma…
Can içinde bir can düşer aklıma….

17/02/2010

Unuttuk şiiri Abdurrahim Karakoç Unuttuk şiiri

Alp-Eren Gaziler, ulu sultanlar
Eğlenceye daldık… Unuttuk sizi.
Bin yıldır toprakta uyuyan canlar
Televizyon aldık… Unuttuk sizi.

Ey Hazreti Ahmed Yesevî Hoca!
Dedem Korkut adlı mübarek koca,
Zemzemi lağıma eyledik boca
Avrupalı olduk… Unuttuk sizi.

Çağrı bey, Alpaslan, cümle erenler
Cennet bahçesinde çiçek derenler
Allah rızasına gönül verenler
Arasat’ta kaldık… Unuttuk sizi.

Mevlâna çalgıda oyunda gitti
Hacı Bektaş cemde, ayinde gitti
Yunus her derenin suyunda gitti
Partilere dolduk… Unuttuk sizi.

Ak Şemsettin ak sevginin dışında
Şanlı Fatih gök sevginin dışında
Bizim sevgi hak sevginin dışında
Küfrü nimet bildik… Unuttuk sizi.

Lâkabı muhteşem, adı Süleyman,
Yavuz Sultan Selim, ender kahraman!
Affet, ulu Hakan Abdülhamit Han
Memleketi böldük… Unuttuk sizi.

Tarihe taht kurup oturan canlar
Âleme adalet götüren canlar
Üç kıt’ayı dize getiren canlar
Prensleri bulduk… Unuttuk sizi.

15 Ocak 1989
(Yasaklı Rüyalar)

Cehennemde Bir Mevsim şiiri Arthur Rimbaud Cehennemde Bir Mevsim şiiri

Aldanmıyorsam bir zamanlar hayatım,önüne
bütün gönüllerin açıldığı, yoluna bütün şarapların
döküldüğü bir şölendi.
Bir akşamdı dizimi oturttum Güzelliği-Terslik
edecek oldu-İler tutar yerini bırakmadım ben de.
Bayrak açtım adalete karşı.
Aldım başımı kaçtım. Ey büyücüler, size ey
bahtsızlık, ey nefret, hazinem size emanet.
Azmettim, söndürdüm içerimde insan ümidi adına
ne varsa. Bir yırtıcı hayvan amansızlığıyla atıldım
üzerlerine boğayım diye cümle sevinci.
Cellatlara seslendim, ısırayım diye ölürken
mavzerlerin kabzalarını. Seslendim salgınlara,
boğsunlar istedim, kan içinde, kum içinde beni. Tanrı
bildim musibeti. Gırtlağıma kadar battım çamurlara.
Cürümün ayazında kurundum. Hop oturup hop
kaldırdım çılgınlığı.
Bana baharın getirdiği iğrenç bir budala kahkahasıydı.
Derken az önce işte, bir de baktım ki kıkırdamak
üzereyim; aklıma eski şölenin anahtarlarını aramak
geldi, dedim belki de yeniden heveslenirim.
Hayırmış meğer o anahtarın adı-Anlaşıldı ben bir
düşteymişim.
“Sen canavar kalacaksın…” falan filan… atıp
tutmaya başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan.
“Ölümüne sürsün cümle iştahın, bencilliğin, cümle
bağışlanmaz günahın.”

Ah, canıma yetti arttı-Kuzum şeytan, ne olur daha
bir öfkesiz bakıver de benden yana ufak tefek, yolda
kalmış alçaklıklar vara dursun, sen ki yazarda tasvir,
öğreticilik vergilerinin yokluğuna vurgunsun, senin için
kopardım lanetli gün defterimden bu uğursuz yaprakları.

Halkın Ekmeği şiiri Bertolt Brecht Halkın Ekmeği şiiri

Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.
bakarsınız bol olur bu ekmek,
bakarsınız kıt,
bakarsınız doyum olmaz tadına,
bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek,başlar açlık,
bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.

Bozuk adalet yeter artık!
Acemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter!
Yeter katıksız,kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter!

Bolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse,
gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.
Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire…
Bilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek:
Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.

Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,
adalet de gerekli her gün,
hem o,günde bir çok kez gerekli.

Sabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede,
hele çalışırken canla başla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,
günlük, has ekmeğine adaletin.

madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?

Öteki ekmeği kim pişiren?

Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.

Bol,pişkin,verimli.