Ürküttüler gözümde dinlenen yağmurları
Artık su içmiyorlar avucumdan serçeler
Kapatın gözlerime açılan pancurları
Çarpar beni ışıklar, ışıklar beni çeler
Gün doğacaksa yine her sabah gibi yarın
Çevirin arkasını bana tüm aynaların
Alnımdaki ayazın şakağımdaki karın
Soğuk görüntüsünü
görmek istemiyorum
Gözlerime serilen gecenin örtüsünü
Vermek istemiyorum
yalancı sabahlara
Siz ey dili bembeyaz, suskun bahtı karalar
Bir seher benim için Tanrınıza yakarın
Ve siz ey ruhu donmuş maskeli maskaralar
Titreyip her biriniz bir kulakta çınlayın
Bilin ki gülün rûhu dikende uyumakta
Sevda ibrişiminden sarılan bu yumakta
Kaç gönül rengi gizli kaç bülbülün âhı var
Bir sevda gecesinin kaç türlü sabahı var
Ki şimdi yüzyıllıklar gerinir bir anlıkta
Ve susun ve ses gibi eriyin karanlıkta
Sonra birer yıldızla geceyi arşınlayın
Kararan ruhunuzla karanlıkta çınlayın
Ve bilin ki bu ıslak bu korkak karanlıklar
Her gece uykulardan korkuları ayıklar
Gökyüzü aşeriyor belli ki sabah yakın.
Bir karanlıktır ömrüm
Beni karanlıkların kollarına bırakın,
Orda kendi gönlümce, özlemimce ölürüm
Gönlümün gökyüzünü gün düzüne sermeyin
Parçalar gündüzümü kan-aydınlık pençeler
Gözlerimi aldatan ışıklara vermeyin
Çarpar beni ışıklar, ışıklar beni çeler
Bir yanıt yazın