Burçak tarlasında bir yaz öğlesi
Doğmuştu Ali
Çığlık-çığlık isyan doluydu sesi
Göbeği kesildi bir taş üstünde
Açıktı eli
Ağlıyorken kapalıydı gözleri
Ürküttü çığlığı sürüngenleri
Anasının urbasının yenleri
Kundağı oldu
Ölüğü tarlanın toprağı oldu…
*
Bulutlar geçerdi ayın üstünden
Ürperirdi Deliçay’da yundukça
Cemre-cemre gülücükler sundukça
Kalktı duman gibi köyün üstünden
Şehit babasının yası Ali’min…
*
Ellerini aç kediler yalardı
Kamışlardan düdük yapıp çalardı
Anası boşluğa bakıp dalardı;
Acep şu beldenin nesi Ali’min? ..
*
Deliçay öyle hep akar akardı
Çayın ninnisiyle uyudu Ali’m
Yetimdi dağlara yılgın bakardı
Kurt masallarıyla büyüdü Ali’m
Susuzdu gözünde yeşil uykular
Ve akıp gitti sular…
*
Ağıtlar vardı anaların dilinde
Şehitler uyurdu gurbet ilinde
Sefer türküleri çığlaşırdı harman zamanı
Gizli ağlaşırdı gelinler ferman zamanı
Yer mi yoktu yeryüzünde
Er mi yoktu sahralarda yitecek
Gayrı Galiçya mı olur Yemen mi? ..
*
Dünya dönüyordu
Dövenler dönüyordu harman yerinde
Başı dönüyordu Ali’min
Açılınca sarı öküzün ağzındaki bağ
Ve alınca ağzına
Bir tutam daneli saman
Aman ki aman
Ne çıkardı bir tutam samandan
Sanki bir çağ yırtılmıştı zamandan
Ninesi bir yandan koptu
İdris emmisi bir yandan
Elinde üvendire
Evire çevire
Gayrı yen mi yemen mi? ..
*
İncecikti boynu ipinceydi bileği
Yetimdi ezikti yüreği
Ezim-ezim ezildi, süzüm-süzüm süzüldü
Bir baktı anası ona,
Bir baktı Ali’m anasına
Çağım-çağım çağladı
Bastırdı gözlerini
Çatlak ellerinin ayasına
Koptu isyan ipinin çıkrığı
Kurtuldu gırtlağının kancasından hıçkırığı
Yetimlik yüreğinin canevini dağladı
Ağladı ağladı ağladı
Silindi gönlünün pası Ali’min
Yekinip kalktı
Sildi yumruklarına gözyaşını
Anası ona o anasına baktı
Deliçay zamanı yüklenip aktı…
*
Yaz geldi kış geldi
Yine yaz geldi
Çatlaktı dudakları topukları
Çatlaktı şerha-şerha kara bağrı toprağın
Kimi zaman ürünler
Tohumdan da az geldi
Yazlar kış için geceler gün içindi
Davullar vuruldu harman yerinde
Yine sefer için er topladılar
Davullar sefer ve düğün içindi
Ergişi dediğin bugün içindi…
*
Yüreği avcunda açıktı Ali’m
Daha onbeşinde küçüktü Ali’m
Kelebek kanadı nasıl tozarsa
Öylesine benzi uçuktu Ali’m
Bakardı yırtık çarığına
Sokardı ayağını toprağın yarığına
Teni toprak kokardı toprağı ten
El dokumasıydı şalvarı
Ya pamuklu ya keten…
*
Dinlenirken soku taşı üstünde
Güneşler erirdi başı üstünde
Çeymelenir idi kaşı üstünde
Bir tutam perçemdi süsü Ali’min…
*
Davullar vuruluyordu harman yerinde
Sapsarıydı sonbahar
Sapsarıydı benizler
Henüz onaltıya basmıştı Ali’m
Yiğit kaynıyordu köy meydanında
Bağrı yanık anasının yanında
Tüfengi boynuna asmıştı Ali’m
Anacığı şivan kurup ağladı
Hançer gibi hıçkırığı yırttı da ciğerini
Hançeresinden bir türkü
Deliçaylar gibi çağladı;
*
Deline de kara dağlar deline
Üç sıralı fişek takmış beline
Söyler selamını seher yeline
Uçar mor dağlara sesi Ali’min…
*
Gam doludur Dorutay’ın heybesi
Gayrı tek sığınak Allah yoludur
Yetim Ali’m yiğit Ali’m can Ali’m
Cihanı kaplayan Anadolu’dur
Hangi dağda gelinciktir al kanın
Sen hangi yaylada yatarsın kurban
Hangi ova örtülmüştür üstüne
Kına diye kan mı yaktın destine
Gam doludur mor dağların terkisi
Senden sonra ak pürçeğe dönüştü
Nice gelinlerin sırma örgüsü
Dilden dile çağdan çağa uzanır
Yetim Ali’min yetik Ali’min
Yitik Ali’min türküsü:
*
Gideli kaç bahar nice güz oldu
Derdim binbir iken binbeşyüz oldu
Son seferde imi-timi düz oldu
Yitiktir potini fesi Ali’min…

Bu şiiri oyla Henüz Oylanmamış

"Ali’min Türküsü" için ilk yorumu siz yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir