XV
Kayık, daracık nehrin arasından birbirine bakan iki köyün içinden kayıp gidiyor…
Su derin değildir… (Kayık bir an için bir kumlukta duraklıyor.)
Bu, gündelik küçük olayların içinde basit bir duraklama sadece, tıpkı ezgisi devam eden bir şarkının güftesinde oluşan duraklama gibi…
İki köy şırıldayan suyun arasından birbirlerine bakıyor, ve kayık onların arasından, asırlardan asırlara, ve ekin zamanlarından hasat zamanlarına doğru geçip gidiyor…
XVI
Ne zaman ki pırıldayan bir kılıca benzeyen vadinin suları gece tarafından gölgelerden kınına sokuldu, bir kuş kümesi ürperten kanat sesleriyle geçti…
Hareketsiz şeylerin arasından bu kaçış, birden hareket arzusu yaratıyor. Sessizliğin ışınlarını yırtıyor. Ve kendini büyük bir coşku gibi gösteriyor…
Asırlardan asırlara uçuşan ormanları ve dağları hayalimde canlandırıyorum., ve hayal ediyorum ki her yıldıza rastlayışta geceden ışıklar doğuyor.
Kendi içimde bir kuşun geçici arzusunu duyuyorum; o, bizim kuşkularla dolu dünyamızın sonsuzluğu içinde durmadan yolculuk ederken, kendisine ölüm ve yaşamın ötesinde bir yol açıyor…
Bir yanıt yazın