Anımsama ile yiten yüz,
dokunuşum ile parçalanan el,
bin yıllık gülümseyişler üzerinde
örümcek sürülerinin döndürdüğü saçlar, geçiyor önümden

yola çıkarak alnımdan, arıyorum bir şeyler,
arıyorum istediğimi bulamadan, bir an’ı arıyorum,
fırtınadan yüzler ve şimşek ışıltıları
koşuşuyor gecenin ağaçlarında,
karartılmış bir bahçede, yağmurdan bir yüz,
yanımdan akan acımasız su duruyor,

arıyorum istediğimi bulmadan, tek başıma bunları yazıyorum,
kimse yok burada, ve bitiyor gün,
geçiyor yıllar, o anla birlikte yitiyorum,
derinliklere düşüyorum, aynaların üstündeki
görünmez patikaya, yeniden çıkarıyor o parçalanmış imgemi,
günlerin arasında dolaşıyorum, parçalanmış anlarda,
dolaşıyorum gölgemin düşünceleri arasında,
bir an’ı arayarak, dolaşıyorum gölgemin içinde,

bir kuş kadar canlı, bir an’ı arıyorum,
gözenekli taşın dışıyla tavlanmış
akşamüstü güneşi için:
üzüm salkımlarının olgunlaştırdığı o saat,
ve fışkırarak, kızlar taştı meyveden,
okulun taşlık avlusuna dağıldılar,
uzundu birisi bir sonbahar kadar
ve yürüdü…

Bu şiiri oyla Henüz Oylanmamış

"Güneş Taşı’ndan" için ilk yorumu siz yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir