“Hopa’ya eşkıyaların indiğini bilmiyordum! ”
Türkiye Cumhuriyeti Resmi Başbakanı
“Hopa’da mecazın öldüğünü bilmiyordum! ”
Türkiye Cumhuriyeti Gayrı Resmi Şairi
Hopa’da olanlar üzerine söyleyeceğim yeni bir söz yok. Söylemek istediğim her şeyi okudum. Yahut okumak istediğim hemen her şeyi yazmışlar diyelim. Bir “seçim saldırısı” sonrası kalp krizi nedeniyle yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu’ya Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine de gani gani sabır… Onun ölümünü seyredip susanlara, öldürülmesine mantık uyduranlara ise vicdan ve akıl!
Voltaire’in meşhur sözünü bilirsiniz: “Düşüncelerinize katılmıyorum. Ancak bu düşüncelerinizi özgürce savunabilmeniz adına canımı vermeye hazırım”. Yeryüzünde daha hiçbir yönetim mekanizması, bu adına devlet dense dahi, bu sözü kendi şiarı olarak bellemedi. Devletin bekası, kendi varlığının idamesi adına “küçük pürüzleri” ortadan kaldıradursun; rastgele toprağa vurulan kazmalar, gün geçmiyor ki yeni muhalif kadavralar çıkarmasın ortaya. Devlet, kendine hükmeden iktidarın elinde, Voltaire’in bu meşhur sözünü hep şu zalimlikle telaki etti: “Düşüncelerinize katılmıyorum. Ancak bu düşüncelerinizi özgürce savunmaya devam ederseniz canınızı almaya hazırım! ”
Bu dünyada, ancak zalimler amaçlarına varmak konusunda bu kadar ısrarcıdırlar. Amaçları olsun için, o amaca ters düşen hadiseleri “geçici” olarak yok sayarlar. Gülün dikeni sayarlar karşılarına çıkan “küçük pürüzleri”. Ama esasen o küçük pürüzler, diken değil gülü öldüren başka bir şeydir. Koparmak istedikleri gülle boğuşurlar. Üstleri başları kan içinde kalana değin mücadele ederler gülle. Ama gül direnir, kendini vermez onlara. Sonunda belki boynundan kırarak ellerine alırlar gülü. Alırlar almasına da, o kanlı ellerine aldıkları gül müdür, yoksa gülün ölümü mü?
Mazlumlar ise amaçlarıyla yaşarlar. Amaçlarının güzelliğini geçtikleri yollara üleştirirler. Amaçlarının kokusu, her hareket ile reddedilmez bir rayiha halini alır. Amaca varmak değildir aslolan! Amaca müteallik yaşamak, bu dünya için kâfidir onlara! Gülü koparmak şöyle dursun, gülün varlığı yeterdir onlara. Onlar gülle değil, gülü koparmak isteyenlerle boğuşurlar.
İnsanı, yaratılanların merkezine alan bir inancın memuruyuz. İktidar ve dahi diğer parlamenter partiler, memlekette yaşayan bütün insanları gönül potalarında eritecek bir politika tutturamadılar. İnsanların farklılıklarını suistimal etmenin yoluna baş koydular. Kutuplaşmalar ve bunun üzerine bina edilen düşmanlık; miting meydanlarında siyasi partilerin kozu haline dönüşmüş durumda. Ötekinin ölüm fetvasını veren, oyunu cebine koyuyor! Tüm vatandaşlar için ortak bir ideolojik sistem kurmak elbette mümkün değil! İnsan çünkü… Çamurdan yaratılmıştır. Lakin bütün vatandaşlar için ideolojilerden bağımsız, ihtiyaca yönelik bir müştereklik yaratmak mümkündür. Ekmek mesela… Hamurdan yaratılmıştır.
Hopa’da olanlar ve tüm bu seçim sürecinde yaşanan çirkinlikler, iktidarın gövde gösterisine dönüştükçe daha bir cinnet geçiriyorum. İşlerin yolunda gittiğini düşünenler, kulluk muhasebesini bir daha gözden geçirsin derim. Amaca gitmek, amaçla beraber yürür. Ve benim inandığım, bu dünyada varılan hiçbir amaç bizi bütünüyle berkitmez! Hiçbir amaç, Adem’e edilen secdenin yerine geçmez! Emekli (ya da rahmetli) öğretmen Metin Lokumcu’nun, kendisini engellemeye çalışan polis memuruna, bileklerini arkasından kelepçe vaziyetinde kavuşturup “hadi al beni, kurtar memleketi! ” demesini ciddiye almış olmalılar. Mecazdı o, mecaz! Mecazdan anlamayana, neyi nasıl anlatabilirsin ki! ?
Dünyaya Yeni Söz Gazetesi, 04.06.2001
Bir yanıt yazın