Akşamları boynundaki merhamete sığınan
aşkın ölü kuşlar,
daha sabah olmadan
seni tükettiklerini anlar anlamaz,
kirli ve acımasız bir dalgınlğga uçarlardı.
Kıstırdıgın sokağa adını vermişlerdi:
Melek çıkmazı…
Gidecek evi olmayan bulutsu bir misafirdin,
ezilen kanatlarından sunulmuştu sana tek okşayış…
Öyle sert ve öyle belrsizdi ki her şey,
ona uymayınca çoğalırdı
dünyada hazır bulduğun boşluk…
Tutunduğunda boşluk sana,
yüzünün ışığını öperdi yüzün.
Yalnızlık küçümsediğinde seni
göğün içindeki aslını görürdün.
Göğün içindeki,
senden çıkan her şeyin konakladığı o sonsuz evi…
Bir yanıt yazın