yüzün çarpıyor… beni zülfünle ince tellere ayırıyorsun. Mikail’in emirle düşürdüğü bir rüzgâra denk geliyor alnın ki saçlarınladır. yıldızları soğutuyorum uzay denilen gökte. sonra ansızın venüs… çırpınan tövbelerle giyiniyor üstünü. [not al: atları terbiye eden ellerde bile Cebrail vardır! ]
sana bu donuk turuncuyu buldum. yasaksa kızıl, ancak bu kadar yanmana el veriyor gönlüm. rüzgâr eserse senin zülfün bu ormanları elime tutuşturur. geyikler yanar geyik eti olurlar. ben erirsem… bir ihtimal aşk olurum bir ihtimal cehennem. [not al: mahşerde türkü söylemek yasak değilse yırttık! ]
çarpıcı bir kıyamet manevrasıyla boynumu senden çeviriyorum. ve o an İsrafil çıkıp geliyor, eline benzer bir şeyde düdüğe benzer bir şey var. o düdüğe benzer şeyi ağzına benzer şeye götürene kadar bir süre… sana benzer her şeyden dönüyorum. [not al: şirk detektörünü ölmeden kim susturmuşsa helal! ]
bu düzene simetrik sıyrıklarla yaşlanıyorum. ortancanın açtığı, çiçekler arasında gizli bir kıskançlık ve bahardır. senin açtığın, çıplak omzunla ilgili binbir türlü yük bu aksak develer kervanına. çöl ağlıyor kuma amors. ölümü ezbere okuyan her şey yaşıyordur. [ not al: doğum günü mumlarını Azrail mi üflüyor? ]

Bu şiiri oyla Henüz Oylanmamış

"Meleklerle Randevu" için ilk yorumu siz yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir