Bu köşede haftalık yazılar kaleme alacağım. Dilimden geldiği kadarıyla sizi rahatsız etmek istiyorum. Ve dahi bu gazetede bana yazma imkânı veren kişileri de… Beni Allah’ın hakikatinden başkası bağlamıyor. Hiçbir ideolojik angajmanım yok, en yakın dostumu bile haksız düştüğü yerde hiç düşünmeden uyarırım. Bunu, haksız düştüğüm yerde o da beni uyarsın diye yaparım. Kimin neye inandığı zerre umurumda değil, ben insana/insanlığa inanırım. Secdenin Adem’e, sevginin Resul’e, her şeyin Allah’a ait olduğuna inanırım. Dünyaya Hz. Ali’nin baktığı yerden bakmaya çalışırım. Ben kısaca böyle bir adamım.

Peki sizi neden rahatsız etmek istiyorum? Yeryüzünde tek mazlum kalmayana dek, hiçbirimizin rahat etmemesi gerekiyor da ondan. Ancak bir bardak çay içecek kadar tesellimiz var. Sıcak yuvaları şükürle karşılayanlar iyi bilirler, mazluma zulmeden zalim yaşadıkça, bu savaşın bize de açıldığı aşikâr. Üstümüzde uçakların uçmuyor oluşu, roketlerin yanı başımızda patlamıyor oluşu sakın ola bizi kandırmaya! Tuzaklar kurup kendilerini galip ilan eden kavimlere, en büyük tuzağı kimin kurduğunu, kimin mütemadiyen haklı ve galip olduğunu göstermek boynumuzun borcu. İşte bütün bunlar yüzünden rahatsızım ve rahatsanız siz de bu rahatsızlığımın bir parçası olacaksınız!

Arzın ar damarı çatlamış durumda. Batılı emperyalistler bütünüyle siyonizmin emrine amade. Toplumlarını tüketim lunaparkında oyalıyorlar. Vicdan, okyanusun öbür yakasına sanki ulaşmamış gibi duruyor. Yaşanan vahşet kargatulumba göz önlerinden düşmanlık tohumları eken komplo teorilerinin içine çekiliyor. Ortadoğu’daki bütün hesaplar israil’in can güvenliğini sağlamak adına. Elinize bir dünya haritası alıp bakacak olursanız, Afrika’nın neden kanlı diktatörler tarafından yönetildiğini çok kolay bir şekilde anlarsınız zaten. Siyonizm, aralıksız kaos ve savaş istiyor. Bu böyle süregeldikçe; bir yandan ceplerini dolduran silah tüccarları, öte yandan ve hatta daha mühimi durmaksızın sekteye uğrayan birlik düşüncesi… Bütün bunlara şahit olup rahat olmak elde mi?

Zalimin adı belli… Ama benim çekindiğim o değil, kendi aramızdaki zalim! Birbirini Allah adını vererek kandıranlar yok mu, ben onlara ifritim esasında! Resulullah’ın manasına hiçbir dönem Kerbela’da olduğu kadar şiddetli bir saldırı olmadı. Ve alçak yezid, Huseyn’in mübarek başını alırken “bunu Peygamber için yapıyorum” diyordu. Müslümanlar arasında, birlik sağlanması adına, yaşanan haksızlıkları sümen altı etmek gibi bir moda var son zamanlarda. Ben bu tutumu da yezidi buluyorum açıkçası. Kim garanti edebilir kim, o haksızlığı görmezden geldiğim günün sonrası ölmeyeceğimi! ? Bugünü yaşayan ve haksızlığa hiçbir surette göz yummayan hakikat ehline selam olsun!

Selam. Ve selam. Vesselam…

Dünyaya Yeni Söz Gazetesi, 10.5.2011

Bu şiiri oyla Henüz Oylanmamış

"Selam Bizim Şiarımızdır!" için ilk yorumu siz yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir