Güneş bir mızrağın ucundaydı batı ufkunda
Ufuksuz dağların eteğindeydi geceler
Çok uzak bir çölde kum içiyordu bir yılan
Çok uzak bir sahilde şimşek çakıyordu
Bir adam oturmuş suya bakıyordu
Mızrap hep aynı tele vuruyordu aynı türküde
Türküsüz dudaklarda pıtraklaşıyordu bozkır
Al türküler kanatlarındaydı allı turnaların
Bir gölge gölgesinde gölgeleri yıkıyordu
Bir adam oturmuş suya bakıyordu
Kalem kırılmak üzereydi o son yazıda
Yazısız kitapları okurken kitapsızlar
Çok susmuştu saçaktaki son serçe
Çok susamış bir şarkıyı şakıyordu
Bir adam oturmuş suya bakıyordu
Su akıp gidiyordu gözlerinin önünden
Önünden kervan geçmeyen handa sayrıydı akıl
Çok beklemişti özüne öncü olacak başı
Her düşünce çıngısı bir düşü yakıyordu
Bir adam oturmuş suya bakıyordu
Karanlık çemkiriyordu suyun öte yakasında
Yakası yırtılmamış yakamoz yoktu suda
Çok derinlerde bir cadı bir ateşin başında
Çok başlı bir yılana günleri takıyordu
Bir adam oturmuş suya bakıyordu
Ve yanıyordu son mızrak akşamın son ateşinde
Ateşine can adanan kara külhanlar aşkına
Sular susamışlardı bir adam gölgesine
Oysa adamın gölgesi gönlüne akıyordu
Bir adam oturmuş suya bakıyordu
Bir yanıt yazın