Yine yorgun yeşili örüyor parmakların
Sıyrılıp beyazından bayatlamış kışların
Kim bilir kaç yıl sonra gelecek ilkyaz için
Yine kızgın yeşili ateşliyor ellerin
En tiz perdelerinde el değmemiş tellerin
Kim bilir kaç senedir susturulmuş saz için
Yine azgın yeşili kanatıyor dişlerin
Dişi kahkahasında ezelî iğdişlerin
Kim bilir kaç çokluğu çınlatacak az için
Yine süzgün yeşili emiyor gözbebeğin
Gözlerinden anasız doğacak bir bebeğin
Kim bilir hangi çölde donacak ayaz için
Yine bezgin yeşile titriyor dudakların
Kurudukça şebnemler üstünde yaprakların
Kim bilir kaç seherde nemlenen niyaz için
Yine yeşil bir türkü açıyor tomurcuğun
Yüzlerinde doğmamış yüzbinlerce çocuğun
Kim bilir kaç yeşili solduran beyaz için
Bir yanıt yazın