Sonbahar konulu şiirler

Şiir Sanatı şiiri Paul Verlaine Şiir Sanatı şiiri

Musiki, her şeyden önce musiki;
Onun için tekli mısradan şaşma.
Kıvrak olur, erir havada sanki;
Ağır aksak söylenişe yanaşma.
Kelime seçerken de meydan senin;
Bile bile bir nebze aldanmalı.
Dumanlısı güzeldir türkülerin;
Öyle hem seçik olsun hem kapalı.

Güzel gözler tül ardında görünsün
Gün ışığı titremeli şiirinde
Ak yıldızlar maviliğe bürünsün
Ilgıt ılgıt sonbahar göklerinde.

Ara rengin peşindeyiz çünkü biz;
Rengin değil, ara rengin sadece.
Ancak öyle sarmaş dolaş ederiz
Kavalı boruyla, rüyayı düşle.

Nükte belâsından kurtulmaya bak;
Acı zekâ, sulu gülüş neyine?
İşe karıştı mı bu cins sarmısak
Maviliğin yaş dolar gözlerine.

Tut belağati boğazından sustur
El değmişken bir zahmete daha gir.
Kafiyenin ağzına da bir gem vur
Bırakırsan neler yapmaz kim bilir?

Nedir bu kafiyeden çektiğimiz!
Hangi çocuk, hangi deli
Sarmış başımıza bu meymenetsiz,
Bu kof sesler çıkaran kalp inciyi?

Hep musiki, biraz daha musiki;
Havalanan bir şey olmalı mısra
Deli bir gönülden kalkıp gitmeli
Başka göklere, başka sevdalara.

Dağılıp tozu sabah rüzgârına
Mısraların alsın başını gitsin
Kekik, nane kokaraktan, dört yana…
Üst tarafı edebiyat bu işin.

Öyle Günler Gördüm Ki şiiri Sabahattin Ali Öyle Günler Gördüm Ki şiiri

Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu,
Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp,
Hayaller alev alev beynimi yakar oldu.
Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.

Her sabah ilk ışiklar gözlerimi oyardı,
Uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı.

Öyle günler gördum ki, duvarlar gelir dile,
Gözumde canlanırdı eşkiya masalları.
Varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
Görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
Kafada çelik gibi fikirler dursa bile
Kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri:

Bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum,
Kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum.

Öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
Ben yanına varınca dudağını kıvırdı.
Bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
Sırtımı sıvazladı, bana oğüt savurdu.
Silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
En alçak tekmelerle beni yere devirdi.

Ruhum bir heykel gibi düşüp parcalanırdı.
Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı.

Öyle günler gördüm ki, tabanca sakağımda
Tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı
Gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
Sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
Tabancanın namlusu ısındı yanagımda,
Parmagım istemedi tetiğini çekmeyi

Bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
Bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.

Ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
Sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmustur,
Dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
Etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur
Yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
Seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur

Yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider,
Gözyaşları içinde seneler yürür gider.

Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman,
Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü.
Dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
Bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
Yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
Sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi.

Sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
Ağaçlar sarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.

Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi:
Garip başimın derdi bir yürek taşıyorum.
Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı:
İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
Görünce gülme sakın çırpınıp aktıgımı:
Ilık ve aydınlık bir denize koşuyorum.

Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.

Yalnızın Durumları şiiri Özdemir Asaf Yalnızın Durumları şiiri

I
Her şeyi süpürebilirsin;
Sonbaharı süpüremezsin.

Sen her şeyi süpürebilirsin;
Sonbaharı süpüremezsin.

Yalnızsa
Sürekli bir sonbaharı
Süpürür hep.
Düşünemezsin.

II.
Yanar
Sobasında
Yalnızın
Üşüyen
Bakışları.

Lambasında
Karanlığa donuk
Bir ışık
Titrer
Sönük-sönük.

Penceresi
Dışına kapanmıştır,
Kapısı
İçine örtük.

III.
Yalnız
Bin yıl yasar
Kendini
Bir anada.

IV.
Yalnızn
Nesi var, nesi yoksa
Tümü birdenbiredir.

V.
Yalnız
Bir ordudur
Kendi çölünde

Sonsuz savaşlarında
Hep yenen
Kendi ordusunu.

VI.
Yalnızın
Sakladığı bir şey vardır;
Boyuna yerini değiştirir,
Boyuna onu arara.
Biri bulsa diye.

VII.
Yalnız
Hem bilgesi,
Hem delisidir
Kendi dünyasının.
Ayrıca;
Hem efendisi
Hem kölesidir
Kendisinin

Tadını çıkaramaz
Görecesiz dünyasında
Hiçbirinin

VIII.
Yalnız
Sürekli dinleyendir
Söylenmemiş bir sözü.

IX.
Sözünde durması
Yalnızın yalancılığıdır
Kendisine.

Hep yüzüne vurur utancı.
O yüzden
Gözlerini kaçırır
Gözlerinden.

X.
Yalnızın odasında
İkinci bir yalnızlıktır
Ayna.

XI.
Yalnız
Hep uyanır
İkinci uykusuna.

XII.
Yalnız
Kendi bencinin
sen’idir.

XIII.
Bir sözde saklanmış bir yalanı
Bir gözde okuduğundan
Bakmaz kendi gözlerine bile.

XIV.
Hep susadığında
O
Kendi çölündedir.

XV.
Kendi öyküsünü
Ne anlatabilen
Ne de dinleyebilen.

Kendi türküsünü
Ne yazabilen,
Ne söyleyebilen.

XVI.
Bir zamanlar güldüğünü
Anımsar
da…Yoğurur hüzünün çamurunu
Avuçlarında.

XVII.
Yalnız
Aranan tek görgü tanığıdır
Yargılanmasında
Kendi davasının…

Her duruşması ertelenir
Kavgasının.

XVIII.
Yalnız
Hem kaptanı
Hem de tek yolcusudur
Batmakta olan gemisinin.

Onun için
Ne sonuncu ayrılabilir
Gemisinden,
Ne de ilkin.

XIX.
Yalnızın adı okunduğunda
Okulda ya da yasamda
Kimse
‘Burda’
diyemez ..
Ama
Yok da..

XX.
Uykunun duvarında başladı…
Önceleri bir toz gölgesi sanki;
Sonra bir yumak yun gibi.

Ama simdi iyice görüyor
Örümceğin ağını
Gün gibi

XXI.
Yalnız
Duymuş olduğunun sağırı,
Görmüş olduğunun koru
Dur

Ölür ölür ölür
Öldürür öldürür öldürür

Duyduklarını unutur,
Duyacaklarını düşünür.

XXII.
Yalnızın adına
Hiç kimse konuşamaz..

O
Kendi kendisinin
Sanığıdır.

XXIII.
Yalnız
Önceden sezer
Sonra olacakları

Paylaşacak biri vardır;
Anlatır anlatır ona
Olanları, olmayacakları.

XXIV.
Her leke
Kendisiyle çıkar.

Başka şiiri A. Hicri İzgören Başka şiiri

Son durağı yok bu otobüsün
Daha yolun başında haritadan silinmiş menzil
Ama notlar alınacak mola yerleri çoktur

Her sorunun yanıtı başka bir soru
Kalabalık ama yalnız, mahalleli ama yabancı
Başkasında kendisi, kendisinde başkası
Tüm kimliklerini sobaya atmış
Elinden gelse nüfustaki kaydını da sildirecek

Kimliksiz çok kimlikli
Her rengin başka rengi

Ne geçmiş ne gelecek ne varsa bugündedir
Hayat tek bir mevsimse eğer illaki sonbahardır

Bunu da büyük puntolarla yazın lütfen
Kim demişse ağzına sağlık ” ben bir başkasıdır”
Eyvallah usta

Şimdi tüm yeminler havalandırmada atılan volta

Birtanem şiiri Abdurrahim Karakoç Birtanem şiiri

Sevda güneşiyle buluşan ağaç,
Sonbaharda çiçek açar Birtanem.
Bir tebessüm olur bin derde ilaç,
Aşk bakidir,
Her şey geçer Birtanem…

Eser dost meltemi uzaktan önce,
Daveti kalp duyar kulaktan önce.
Güzellik suyunu dudaktan önce,
Gözler içer,
Gönül içer Birtanem…

Muhabbette gece olmaz, gün batmaz,
Uykulara beden yatar, can yatmaz,
Sağlam insan söz verince aldatmaz,
İhmal eken,
Sitem biçer Birtanem…

Şüpheleri hafızandan sil gayrı,
İhsanımsın, ilhamımsın bil gayrı.
Seviyorsan kanadım ol gel gayrı,
Kuş kanatsız nasıl uçar Birtanem? …

Yağarken üstüme mevsimin karı,
Armağan et bana sonsuz baharı.
Işıkta pervane,
Çiçekte arı,
Rüyasını kendi seçer Birtanem…

Gel şiiri Abdurrahim Karakoç Gel şiiri

Aşkımız sembolleşsin iğde çiçeklerinde
Olgunlaşan meyveler dalları eğerken gel.
Duru bir yaz sabahı Toros eteklerinde
Akdeniz dalga dalga kıyıyı döğerken gel.

Seher yeli çamları, çavdarları tararken
Dağlar göller üstüne sisten perde örerken
İlkbaharın ilk gülü kılıfını yararken
Sonbaharda son yağmur yollara yağarken gel.

Suların sessiz akıp, kuşların ötme vakti
Yollar daha bitmeden düşlerin bitme vakti
Semada yıldızların uykuya yatma vakti
İster ay batarken gel, ister gün doğarken gel.

(Dosta Doğru)

Resim şiiri Ahmet Ada Resim şiiri

Denize çıkan sokak soğuktur üşürsün
Ey ince gömlekli Akdenizli çocuk
Yaz geride kaldı yetişirsin sonbahara
Bütün ömrün yok olan mavi bir bakış
Gibi geçiyor bir solukta bilmiyor musun
Yağmura yakalanmış bir kuş gibi üşürsün
Ey parke taşların ağarttığı çocuk
Kalbin deniz üstü yağmur, saçların uykulu
Gülerken güz resmini çekmiş sanki
Yaprağı sapsarı yaprakla bitiştiren
Yaprağı hüzünle değiştiren güz
Bir çarkıfelek otunu değiştiren güz

Önünde çakıl taşları deniz kıpırtısız
Bir park kanepesinin akışında unutulmuş
Güller de birdenbire sızar kalbine
Avlulara girersin: karşında güz

Mor bir gölge şurda ve sonyaz kokusu
Tam öyle işte yıkılmış bir atın duruşu

Ablam için Gazel şiiri Ahmet Ada Ablam için Gazel şiiri

Ablam çiçekli basma giyerdi.
Gurbet ustasıydı,
Sıla mı,hüzün saatlerimi?
Eylülün ilk haftasıydı.

Saçlarını tarasa akıp giderdi onlarca keder.
Darılsa bana kumral bir yalnızlığa başlardı.

Verandanın köşesinde siyah- beyazdı sesi.
Ablam yaşasaydı solgun şarkılar söğlerdi.

Eylül müydü albümden düşmüş sonbahar mı?
Ne güzel güldü bütün özlemi sarardı.

Bir gün kalbi kuş uçmayan atlaslara gömüldü.
Yaşasaydı kuş olup Cezayir menekşelerine konardı.

Şehnaz Longa şiiri Ahmet Ada Şehnaz Longa şiiri

Gelincikleri soruyordun ya erken saatlerde
Sokağın ucundan baktım yoktu ovada
Yelkovan kuşları vardı denize doğru uçan
Mekanik çığlıklardan haberli, minarelerden
Çatılarda dem çeken güvercinlerden

Oturmuş düşlerini örüyordu yaşlı bir kadın
Avucunun içinde dağ göllerinin sesi

Baktım eski güneş paltosunu çıkarıyordu
Kapılardan sızıyordu sokağa şehnaz longa

Gülleri soruyordun ya güz geldi işte
Küstüm ben mayısa, bahar kuşuna
Umut türküleri yağmurun sicimlerine düğümlendi
Baktım güne sızıyordu şuradan buradan sonbahar
Tentelerin, ipek sedirlerin sesine
Sonra mahmur gözlerine düşrengi

Taşıttan indim yağmur dindi birdenbire
Baktım içimde ezik bir yaprak sesi

Yürüdüm, sarı yapraklar uçuştu önümde
Gün ikindi oldu çiçeksiz işsiz gün
Çok şey yazıldı ya kırık bir hüzün
Hep vardı kalbimde, kalbimse kaldı
Denize karşı bir park kanepesinde,

Resim çektirdim sesim de çıktı sessizliğim de

Ertelenmiş Gazel şiiri Ahmet Ada Ertelenmiş Gazel şiiri

Kır kahvesinde çay söylerim sonbahar gelir
Yaprak üşür uçuşan elbiselere dolan rüzgâr gelir

Cemal Abi durup havalandırır dizelerini
Sonra Kadıköy’e iner kar gibi yağar gelir

Bir özür müydü yaşadığı yanlış macera
Yoksa bir ödeşme mi darmadağın yalnızlığa

Bilirim depoya çekilmiş tenha bir tramvay delisidir
Aşkı yüksek sıradağlar dizisi kadar eskidir

Öyle külhan ve başıbozuk yaşadı bir zaman
Bu çalık ömür düşer bir gün tekrar yollara

Ekimdeyiz şiiri Ahmet Ada Ekimdeyiz şiiri

Yavaş yavaş ısınıyor taş
Yavaş yavaş uyanıyor su
Yavaş yavaş buğulanıyor ağaç
Yavaş yavaş sap taşıyor karınca
Yitirmiş yönünü bu yüzden

Eylülü geçtik ekimdeyiz
Yavaş yavaş soğuyor havalar
Erken çıkıyorum yürüyüşe
Yavaş yavaş geriniyor sahil yolu
Güneşin şamdanıyla ışıyor deniz

Olanca gücünü gösteriyor sonbahar
Ne olup bittiğini anlıyorum
Bakmıyor gibi bakıyor bir çiçek
Yavaş yavaş geçiyorum yanından
Gök kuşlarını arıyor
Bir yay gibi gerilen ağaçlarda

Sonbahar Yitiminin Ezgisi şiiri Ahmet Ada Sonbahar Yitiminin Ezgisi şiiri

Bak ben bir çocuktan çıktım haylaz sarışın
Yüzümü güneşe tuttum, aykırı bir çocuktum
Buğday başakları arasından dünyaya gülümseyen

Bir sonbahar yüzümü yağmurda eskittim
Aynaları öptürdüm, aynaları dünyaya tuttum
Kuşlar uçuştular içinden dört bir yana

Ey sonbahar! Yaprak yaprak savruluşun büyüsü
Sevgilerimi sıcak sakla, acılarımı dağıt git

Bak ben bir çocuktum sarışın kiraz küpeli
Suçum yok sendelediysem bir aşk yangınıyla
Çünkü ölümdü ayrılıktı yalnızlıktı
Kalbin akan sesiyle daha yeni tanıştım

Bak ben başak kadar çocuktum ablası olmayan
Şiir çektim ayrılıklarla gölgelenmiş aşklardan
Uyanıp her gece uykudan denize açıldım.
Ah denize gömseydim denize gömseydim
Av şarkılarımı, ayrılıklarla biten aşklarımı
Ay bütün gece dizlerimde kanadığı zaman

Bak ben okuldan kaçtım üstüm başım kırağı

Kıskandım kuşların ulaşamadığı başı dumanlı dağları
Günlerdir kendime yakıştırdım, kuşlar yağdı şakaklarıma
Sonra yürüdüm her duvara bir pencere açarak
Yürüdüm dilimin ucunda yaprak döken bir türkü