Varsın biraz da yollar çeksin benim cefamı
Artık verin çocuklar, artık verin asamı!.
Bir başka kâinata, bir başka yurda yol var;
Siz örtünün garipler siz örtünün abamı!
Yorgun düşüp uzandım altında asumanın;
Gölgende buldum ey dal bir anne ihtimamı.
Şahane manzaraydı dünya sınırlarında
Bir kubbenin rüku’u, bir zirvenin kıyamı.
Yükseklerinde ömrün dağlar, sular kovuklar:
Yükseklerin diliyle tekrar edin nidamı!
Dağlar lisana geldi, gökler lisana geldi;
Şerh oldu Mesnevi’den yıldız
Şerh oldu Mesnevi’den yıldızların kelamı.
Şeffaf mavinizden abdest alıp el açtım
Artık yakındayım, ey gökler, duyun duamı!
Yoksa şu yaprakta Yavuz
Yoksa şu sayfada Oğuz
Bizde yoğuz bizde yoğuz
Elimizden siz tutunuz
İmdadımıza koşunuz
Daha çoğuz daha çoğuz
Kervanımız dizi dizi
Bırakma Yarabbim bizi
Bizler yalnız sana kuluz….
Ezanımdan alışıp tekbîre,
Buldunuz mutluluk, imanımla…
Vatan ettim sizi ey topraklar
Beş vakit damgalayıp alnımla.
Selahattin Arıkan’a
Nerde istersen orda kal… yerleş;
Yolcu, rü’yaya benziyor burası…
İşte bak: Bir küçük denizdir göl;
Bir küçük kıt’a Ahtamar adası!
Siz büyük Türkiye’yi gerçekleştirecek olan Ülkücüler! ! !
Siz Oğuzların, Kür Şadların, Alparslanların, Fatihlerin, Yavuzların, Abdülhamidlerin, Yunus Emrelerin, Mevlanaların, Hacı Bektaşların, Sütçü İmamların, Dilşad Sultanların, Nene Hatunların, Gevher Nesibelerin, Malhun Hatunların torunları olan Ülkücüler;
‘Gafillerin ardında Allah’ı anan; kaçanların ardında vuruşan, ölüler arasında diri olan gibidir.’ Kutlu Peygamber sözünün muhatabı olmak için çalışın.
Yolunuz açık olsun. Cenab-ı Allah, taşıyamayacağımız yükü omuzlarımıza yüklemesin. Yüce Yaradan kendi dini için gayret eden herkese yardım etsin.
‘Gençliğin acı haline’
‘Öldün mü ey gençlik?
Eğer öldünse haber ver: ”Onlara hicviye yazan kalemim sana da mersiye yazsın. Yahut ölmediğini ispat et ki, sana olan büyük imanım sarsılmasın ve sana olan destanım boşa gitmesin.”
Çadırtepe, Dumlupınar,
Türbetepe, Adatepe…
Ki üstlerinden bir bulut
Geçti güller serpe serpe.
Türbe, otağ. kubbe, eyvan…
Adları Dicle’de Seyran,
Fırat yollarında Aslan,
Çukurova’da Kurttepe.
Kültür, Tınaz, Dua, Fikir…
Say sayabilirsen bir bir
Kemerlerdir, kubbelerdir
Bir yeni imana gebe.
Uzar sınırlar aşırı
Tepelerin kervanları;
Biri mordur akşamları,
Biri şafaklarla pembe.
Süslemişler yurdu yer yer…
Ki çocuğun geçer gider
Rüzgârlar alnını, seller
Eteğini öpe öpe.
Lâle, Menekşe tepesi…
Fakat hepsinin kubbesi
Allahüekber dağında
Allahüekber tepesi.
Elsizlere el,dilsizlere dil ver yeniden,
Lütfet,bize bin şanlı nesil ver yeniden,
Dünyayı alıp avcuna bir gün Tanrım,
Avcunda bu dünyaya şekil ver yeniden.
Dolup taşar camekanlarda her çeşit sigara;
O eskidir, bu yeni…
‘En zararlı olan, hangi cinstir? ‘ dersen
Derim: ‘İçilmeyeni! ‘
Yüz bulmadı benim uzattıklarım;
Kapışıldı onun getirdikleri…
Onunki ezmeydi, şekerlemeydi;
Benimki bir dostun mevlit şekeri!
Türküm müjdeydi ülkeye
Gezdim söyleye söyleye
Bir gün söylemedim diye
Türküm beni tanımadı
Onlar bacım,onlar ağam
Onlardır sevincim tasam
Ahmet’im, Mehmet’im, Suna’m
Güllü’m beni tanımadı
Elimde doğmuş kuzular
Bir gün benden soğudular
Sordum ne oldunuz ne var
Sürüm beni tanımadı
Daha dün sözleştik şurda
Düğün hazırladım Yurda
Eller beni tanıdı da
Sözlüm beni tanımadı
Yine sizinleyim dedim
Nasılsam öyleyim dedim
Çıkıp ta söyleyim dedim
Kürsüm beni tanımadı
Hırpalanmak ne kelime
Didik didik lime lime
Götürülürken ölüme
Ölüm beni tanımadı