Charles Baudelaire şiirleri

15 şiir
İçe Kapanış şiiri
386 kez okundu henüz oylanmamış

Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık;
Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam,
Siyah örtülere sardı şehri karanlık;
Kimine huzur iner gökten kimine gam.

Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,
Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte;
Toplasın acı meyvesini nedametin
Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle.

Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler
Eski zaman esvaplarıyle eğilmişler;
Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan.

Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi
Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran
Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.

Yolculuğa Çağrı şiiri
307 kez okundu henüz oylanmamış

Yavrum, sevgilim, sen
Tadını bir bilsen
Orada yaşamanın birlikte!
Keyfince sevmenin
Ölünceye değin
O sana benzeyen ülkede!
Puslu gökte yer yer
O ıslak güneşler
Senin yaş içinde parlayan
Hayın gözlerince
Bir gizemli ince
Tad verir gönlüme her zaman

Orda her şey süs ve güzellik,
Erinç,haz ve dirlik düzenlik.

Evimizse her yıl
Daha pırıl pırıl
Olan döşentiye bezenir;
Nadir çiçeklerin
Kokusu amberin
Uzak kokusuyla beslenir;
Tavanlar ne zengin,
Aynalar ne derin,
Ne doğulu görkemlilik bu;
Orada her şey, ince,
Kendi öz dilince
Gizleriyle doldurur ruhu.

Orda her şey süs ve güzellik,
Erinç, haz ve dirlik düzenlik.

Bak gemiler suda
Bir derin uykuda,
O gezmeye düşkün gemiler;
Hepsi de en ufak
Arzun için uzak
Ülkelerden çıkıp gelirler.
-Ve gün batımları
Giydirir kırları,
Kanalları,kenti gitgide
Altınla, yakutla;
Uyur şimdi dünya
Sıcak bir aydınlık içinde.

Orada her şey süs ve güzellik
Erinç, haz ve dirlik düzenlik.

Saçlar şiiri
478 kez okundu henüz oylanmamış

Ey dalga dalga omza kadar uzanan yele!
Ey bukleler!İhmalle yüklü güzel kokular!
Bu akşam loş odamı bu saçlarda uyuyan
Hatıralarla -Ne haz! Ne gaşy!-doldurmak için
Onları havada bir mendil gibi sallasam!

Gevşeklik veren Asya ve yakıcı Afrika,
Bütün bir uzak alem,kayıp,nerdeyse ölmüş,
Ey kokular ormanı, yaşar derinliğinde!
Müzik üstünde başka ruhlar yüzdüğü gibi
Benim ruhum da yüzer senin kokun üstünde.

Gideceğim öz dolu ağacın ve insanın
İklim sıcaklığıyla baygın yattığı yere;
Beni alıp götüren dalga olun, ey saçlar!
Ey abanoz denizi,sende göz kamaştıran
Bir yelken,kürek,alev ve direk rüyası var:

Ses dolu bir liman ki orda durmadan içer
Ruhum bol bol kokuyu,güneşi ve renkleri;
Yaldız,hare içinde kayıp giden gemiler
Ebedi sıcaklıkla pırıldayan bir göğü
Kucaklamaya geniş kollarını açarlar.

Sarhoşluğun aşıkı başımı daldırayım
Bu siyah ummana ki öbür ummandan derin;
Ve benim sallatıyla okşanan ince ruhum
Yeniden bulsun sizi,ey verimli tembellik,
Sonsuz sallanışları gül kokan işsizliğin!

Sümbül saçlar,gerilmiş karanlıklar bayrağı,
Bana veriyorsunuz çepçevre mavi göğü;
Boğumlu örgünüzün tüylü kıyılarında
Sıcakça mest olurum birbirine karışık
Hindistan cevizi,mis,katarn kokulariyle

Uzun zaman!boyuna!elim senin o ağır
Yelene,yakut,inci,safir ekecek;
Ta ki arzuma asla duygusuz kalmayasın
Sen,rüyaya daldığım bir vaha,hatıranın
Şarabını içtiğim bir testi değil misin?

Hortlak şiiri
803 kez okundu henüz oylanmamış

Canavar bakışlı ruhlar gibi
Yatağına geleceğim tekrar;
Süzüleceğim yanına kadar,

Dört yanım gecenin gölgeleri.
Öpecek, öpeceğim, esmerim,
Seni aydan soğuk öpüşlerle,
Nasıl sürünür, bir gibi yerle,
Yılan; seni öyle seveceğim.

Vakta ki soluk bir gün doğacak
Boş bulacaksın yattığım yeri,
Ki bu tün gün soğuk kalacaktır.

Hayatın, gençliğin üzerinde
Sevgiyle hükmeder başkaları,
Bense hükmedeceğim, dehşetle.

Sonuç şiiri
510 kez okundu henüz oylanmamış

Gönlüm rahat, çıktım dağın tepesine,
Hastane, hapisane, araf, cehennem,
Kent görünüyor tüm genişliğince,

Çiçekler gibi açar tüm aykırılıkları.
Boşuna gözyaşı dökmeye gitmezdim oraya,
Sen de bilirsin, ey Şeytan, kırık umutlarımın anası;

Kocamış bir kadının kocamış belalısı gibi
Sarhoş olmak isterdim o koca fahişe,
Cehennem büyüsü gençleştirirdi beni.

Sabah yataklarında uyu daha gönlün dilerse,
Ağır, karanlık, nezleli, gönlün dilerse dolaş
Altın işlemeli akşam perdelerinde,

Seviyorum seni, rezil başkent! Fahişe
Ve haydutlar, sunduğunuz hazlar sonsuz,
Yazık ki anlamaz bayağı inançsızlar.

Yalnızın Şarabı şiiri
358 kez okundu henüz oylanmamış

Seven kadının o garip bakışı var ya,
Sere serpe yıkansın diye güzelliği
Dalgalı ayın titrek göle gönderdiği
Beyaz ışın gibi bize doğru kayar ya;

Bir kumarbazın sonuncu para kesesi;
Çapkıca bir öpücüğü sıska Adeline’in;
Tıpkı uzak sesi gibi insan derdinin,
Sinirlendirici, tatlı bir müzik sesi,

Bütün bunlar değmez, derin şişe, senin
Dindar ozanın susamış yüreği için
Bağrında tuttuğun etkili balsılara;

Umut, gençlik, yaşam boşaltısın içlere,
– Ve onur, hazine bütün dilencilere,
Ki bizi yengin ve eş kılar Tanrılara!

Hüzün ve Serseri şiiri
302 kez okundu henüz oylanmamış

Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra,
Büyülü, mavi, derin ve ışıl ışıl yanan
Bambaşka denizlere, bambaşka semalara,
Şu kahrolası şehrin simsiyah havasından?
Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra?

Hey trenler, vapurlar beni burdan götürün!
Ne var gözyaşlarından çamurlar yuğuracak?
Arasıra der mi ki Agathe’ın ruhu, üzgün,
“Nedametten, azaptan ve ıstıraptan uzak
Hey trenler, vapurlar, beni burdan götürün.”

Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet,
Ey, sadece sevincin, aşkın ürperdiği yer,
Ey, her ruhun içinde bulunduğu saf şehvet,
Ey bir ömür boyunca gönül verilen şeyler!
Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet!

Ah o yeşil cenneti, çocuksu sevdaların,
O koşuşlar, şarkılar, o demetler, buseler,
İnildeyen kemanlar arkasında sırtların,
Akşam, korkuluklarda şarap dolu kaseler,
– Ah o yeşil cenneti çocuksu sevdaların!

O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde
Çok daha uzakta mı yoksa Çin’den, Maçin’den?
Beyhude bir arzumu inildeyen dillerde,
Canlanan bir hayal mi billur sesler içinden,
O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde.

Hüzünlü Madrıgal şiiri
324 kez okundu henüz oylanmamış

1

Bana ne sendeki dirlik düzenlik?
Hem güzel ol, hem de acı duy!Ekler
Gözyaşı yüzüne başka güzellik,
Yeşillikte bir su gibi üstelik;
Borayla canlanır çünkü çiçekler.

Seni ben anlından sevinç büsbütün
Dağılıp gidince daha severim;
Yüreğin yılgıdan daraldığı gün;
Korkunç bulutuyla baştan başa dün
Toplanıp yığılsın üstüne derim.

İri gözlerinden kan gibi ılık,
Bir su boşanırken severim seni;
Okşayıp seven elime karşılık,
Can çekişme gibi sararken sık sık
Duyduğun iç sıkıntısı gövdeni.

Çekerim içime,ey tanrısal haz!
Bütün hıçkırıklarını göğsünün,
Ey derin ezgi,tadına doyulmaz!
Sanırım ışıldar yüreğin, biraz
Gözlerinden hele inciler düşsün!

2

Kökünden kopmuş o eski aşklarla
Dopdolu yüreğin yine bir fırın
Gibi alev saçar,bilirim,harla,
Ve senin göğsünün altında hala
Az çok övüncü var kargışlıların;

Yine de,sevgilim,gördüğün her düş
Daha Cehennem’i yansıtmadıkça,
Ve aklı demire,baruta düşmüş,
Yalnız kılıçlar,zehirler üşüşmüş
Bitmez bir kabus içinde açıkça,

Her yerde felaket görüp yeniden,
Süzerek herkesi korku içinde,
Saat çaldı mı sıçrayıp yeniden,
Sarıp sıktığını duymadıkça sen
Önüne geçilmez İğrenti’nin de,

Diyemezsin ki,tutsak kraliçe,
Beni korkuyla sevebilen ancak,
Ağır dehşetiyle sürerken gece
Çığlıklar içinde ruhun,delice,
Bana: “Ey kralım,sana dengim,bak!”

Nice Kapanış şiiri
553 kez okundu henüz oylanmamış

Uslansana acım benim , dinlenip dursana artık.
Akşam olsa diyordun işte oldu akşam bak.
Bütün kenti kapkara örtüsüyle sardı karanlık,
Kimine kaygı , kimine umut bırakarak.

Ölümlü bu kalabalık dışardaki kötü kalabalık
Haz yavuz celladın kırbacına boyun eğmiş de
Devşirir kendini rezil törenlerde pişmanlık

Acım benim, elini ver, böyle yanımda dur
o kalabalıktan öte,geçmiş yıllarını yakından gör,
Dökülür eski giysileriyle gök balkonlarından;
Hüzün sulardan yükselir gülümseyerek;

Güneş bir kemerde durmuştur can verirken.. Doğudan sürüklenen uzun bir kefene benzer.

Sen gece’yi dinle canım, gitgide ilerleyen güzel Gece’yi.

Aşıkların Ölümü şiiri
513 kez okundu henüz oylanmamış

Yatağımız olacak ,hafif kokuyla dolu,
Divanımız olacak ,bir mezar gibi derin;
Bizim için açılmış, en güzel iklimlerin
O garip çiçekleri süsleyecek konsolu.

Son sıcaklıklarını sarfederek hovarda,
Birer ulu meşale olacak kalplerimiz;
Çifte ışıklarından gidip gelecek bir iz
İkimizin ruhunda, o ikiz aynalarda.

Pembe, lahuti mavi bir akşam saatinde,
Veda’la dolu, uzun bir hıçkırık halinde
Yanacak aramızda bir tek şimşeğin feri;
Nihayet kapıları biraz aralayarak,
Sadık ve şen bir melek gelip uyandıracak
Buğulu aynaları ve ölmüş alevleri