Bâd-ı sabâ sana bir ifâdem var,
Götür bu nâmemi dildâre söyle,
Dahi sabretmeye kalmadı mecâl,
Götür de yüz be yüz izhâre söyle.
Bâd-ı sabâ yürü yâr vatanına
Yüz sürüp hâkine düş dâmenine
Reddeylemek düşmez onun şânına
Eylesin derdime bir çâre söyle
Bilir bâd-ı sabâ gam vatanlıyam
Gönlü gözü me‟ lûl kârubanlıyam
Ciğeri hûn olmuş çeşm-i kanlıyam
Elverir hasretlik var yare söyle
Arzum var râhında hasret öldürme
Derdim artır ağlat beni güldürme
Bu sır şukkasıdır yâda bildirme
Fârş etme bir yerde öz yâre söyle
Ebubekir Sıddık Ömer‟ e danış
Osmân-ı Zinnureyn Haydar‟ a danış
Verirseler ruhsat Muhtâr‟ a danış
Mürüvvet-kânıdır hünkâre söyle
Şirindir kadimdir mahbûb-ı dildâr
Kapında yâveri Hazreti Muhtâr
Damadı şehriyâr ey nûr-ı Haydâr
Al bâd-ı sabâdan var yâre söyle
Sefâhat bir deryâ nedir işaret
Herkes bir cürmüne âh eder elbet
Bizden sehv-i hata ondan mağfiret
Âh eder Sümmânî Gaffâre söyle
Gönül halkasına rahm-ı mâdere
Uzattı elini taktı Rızali
Zemin simâsına basınca kadem
Baktıkça gül gibi koktu Rızali
Sürûr vadeleşti kerubân gibi
Derde siper idi mihribân gibi
Eski derdim şehr-i Bedahşân gibi
Vücût iklimini yaktı Rızali
Var idi arzusu ahvâl dehrinde
Gâh yelken açardı esrâr bahrinde
Tîğ-i müjgânını sinem şehrinde
Okladı ok gibi çaktı Rızali
Edâlı envârdan gülistân bâğdan
Terk-i vatan etti bülbülden zâğdan
Sevdiğim maşûktan nusret-i cândan
Neye haris olup bıktı Rızali
Ne hekimem fehm edeyim özünü
Ecel maksûduna dikti gözünü
Gûş yatırdım anlamadım sözünü
Bir kısa yüzüme baktı Rızali
Yâr yârimi yâra layık eyledi
Der Sümmânî devrân netti neyledi
Durma baba ağlasana söyledi
Âhır demdir elden çıktı Rızali
Sabah seherinde dursam niyâza.
Bülbüller kumrular başlar avaza,
Bir yiğit sıdk ile dursa namaza,
Cennet libâsları giyer sabahtan.
Cennetin bâğında al güller biter,
Güllerin dalında bülbüller öter,
Şol gâni Mevlâmız âleme yeter,
Herkese bir kısmet verir sabahtan.
Küçükken okudum elifi bayı,
Ala bilmiş idim gani mevlayı.
Geceye halk etti yıldızı ayı,
Onlar aşar güneş doğar sabahtan.
Sümmânî’yem cânım tenden üzülür,
Ak alnıma kara yazı yazılır,
Kefenim biçilir kabrim kazılır,
Dostlar ağlar düşmân güler sabahtan.
Gel gönül eyliyem sana nasihat
Her coşkun çay ile çağlanmak olmaz
Çalış ki yapasın gamdan ferâgat
Faydasız âteşe dağlanmak olmaz
Günler geçti aylar geçti aradan
Bir haber gelmedi kaşı karadan
Akıbet giderim ben bu yaradan
Muhannet eliyle sağlanmak olmaz
Sümmânî bir kuldur kuldan aşağı
O ne güldür biter gülden aşağı
Gelir gelse atar yoldan aşağı
Zamân dilberine bağlanmak olmaz
Yürü kahpe dünya senden usandım
Peygamberi âhir zamanı ne‟ ttin
Hayber kapısını bendinden söken
Ali gibi aslan merdânı ne‟ ttin
Böyle gelmiş bu dünyanın mazisi
Kalem yazmaz kitap almaz yazısı
Fatimatü‟ z-Zehra‟ nın bir çift kuzusu
İmam Hüseyinle Hasan‟ ı ne‟ ttin
Bu aşkın yolunda hızlı giderdi
Hak için canını kurban ederdi
Bir akçeye bin deveyi güderdi
Veysel gibi sadık çobanı ne‟ ttin
İsrâfil’i deryâya Mecnûn‟ u çöle
Aslıyı sevdâya Kerem‟ i küle
Bunca âşıkları bin türlü hâle
Bir gün derler koca Sümmân‟ ı ne‟ ttin
Hangi mecrûhtur âlemde zârını saklar demez,
O hangi şecerdir zâhir bârını saklar demez.
Âşık-ı billah olanın âhı ne efkârı ne
Derûnunda derdi dâim nârını saklar demez
Hangi güldür hangi bağda yaz bahâr şitâ olur
Daima şitâ başında karını saklar demez
Anâsır-ı erbâinden ibtidâ puta olur
Ağlar feryâdı ne için zorunu saklar demez
Tâ geceler subh olunca yakaların çâk eder
Acep bulur yoksa bulmaz kârını saklar demez
Gönül gözü ile yâr sevip mirâtın pâk edenler
Pâre pâre etseler tek yârını saklar demez
Vefâdar olmayan mahbûb sana yâr u gâr olmaz
Yâr u gârın yaralasa yârânı saklar demez
Sümmâni senin eşârın sana iftihâr olmaz
Âşık-ı sâdık olanlar sırrını saklar demez
Bir nasihat edem olsun yadigâr
Kimsenin hurcunu yoklama sakın
Bir çiçek ki sana olmaz yar-u gâr,
Koparıp dalından koklama sakın
Sabâvetten tertip erkâna alış,
Ayrılma tevâzu‟ bâbına sarış,
Ahlâkta hâlim ol mülâyim konuş
Kem söz ile cânlar oklama sakın.
Ağıza tad veren kaysı yemiş ol,
Sükût altın ise sözde gümüş ol,
Her söze darılma hulkı geniş ol,
Dar kafeste fikrin saklama sakın.
Kabiliyet varsa emdiğin şîrde (şir=süt)
Sen senin mir‟ âtın koymasın kirde(mirat=kalp aynası)
İki kişi konuşurken bir yerde,
Sırrın farş etmeye sıklama sakın
Sümmânî bu hüner kime lâyıktır
Yol bilmeyen bu hizmetten fârıktır(farık uzak)
Sen uyurken senin Şâh’ın âyıktır
Sen de ikâfe et yuklama sakın (yuklama uyuma)
Dertsiz iken dert ehlinden dert aldım,
Bu aşkın bahrine daldıktan sonra,
On birimde ben ustamdan vird aldım,
Serimi sevdâya saldıktan sonra.
Sevdâ bana ne pazarı gösterdi,
Mirâtından yâr u gârı gösterdi,
Leb-i sükkâr bir nigârı gösterdi,
Fikrim taştan taşa çaldıktan sonra.
Nigârın yanında mest olur gönül,
Yâ nerde hallolur ahvâl-i müşkül,
Bana derler şimdi sen oldun bülbül,
Sararıp goncalar solduktan sonra.
Gül dalında yattım yurdu artırdım,
Gül soldukça gece derdi artırdım,
Devrân devroldukça virdi artırdım,
Sabâdan bir haber aldıktan sonra.
Hayatımda nedir sabânın bendi,
Sabâdır o hûbun yoktur mânendi, (manend=benzer)
Yâ gelir nâmesi yâ yârin kendi,
Bize nöbet müddet dolduktan sonra.
Fehmeyle Sümmânî göre mi yâri,
Hayatında gizli sırrı esrârı,
Davetsiz ne yapsın kul ihtiyârı,
Edilmez kul kabul öldükten sonra.
Halinden vasf edem devrolan demden,
Nedir bu dünyada acı tatlıdır,
Hayın akrabanın bal şerbetinden,
Muhibbi sadığın zehri tatlıdır.
Gönülde atlı ol nefiste yayan,
Ser verip sırrını eyleme beyan,
Maskaralı kârdan namuslu ziyan,
Vehmedersem her civarı tatlıdır.
Selatin gerdandan cilalı haldan,
Zaferen kokulu mahbup cemalden,
Dimağı sükkardan leb-i Zülalden,
Gönül bahçesinin bârı tatlıdır.
Ne gözdür fehmetmez yakını yadı,
Bilmem neden olur onun küşâdı,
Danıştım sofudan klezzeti tadı,
Sofu der cennette huri tatlıdır.
Sofu senin olsun Hur ile Gılman,
Bizim matlubumuz can ile canan,
Ya nedir maksudun geda-i Sümman,
Cümlesinden hak didarı tatlıdır.
Nice bir bezirgan görsem,
Ağlar içi içten sinem,
Merdin meydanına girsem,
Erir içi içten sinem
Dertli sinem dertli sinem
Neyler seni Âşık Sümman
Sürülsem dahi şivana,
Ürpermem asla ihsâna,
Memleketten başka yana,
Meylim içi içten sinem
Dertli sinem dertli sinem,
Neyler seni Âşık Sümman.
Anılmayan bir turâba,
Ne mutlu görünür âba,
Doğduğumda bu hitâba,
Ağlar içi içten sinem.
Dertli sinem dertli sinem
Neyler seni Âşık Sümman
Neyleseydi dertli Sümmân,
Dertler ile ceng-i meydan,
Irak yerde Şâhi Sultân,
Ruhta içi içten sinem.
Dertli sinem dertli sinem
Neyler seni Âşık Sümman